Bu Blogda Ara

31 Ocak 2011 Pazartesi

İsyan Umutsuzluk Politikalarına Karşı Yayılıyor

Hamid Dabashi*
Tezahürleri Afganistan’dan ve İran’dan Filistin’e ve en gösterişli haliyle Tunus’a kadar uzanan isyan rüzgârı, Arap ve Müslüman dünyada umutsuzluk politikalarına karşı sert bir biçimde esiyor.

Arap dünyasındaki ABD müttefiki bloğun lideri Tunuslu diktatör Zeynel Abidin Bin Ali’ye karşı yapılan protestolar, o ve şürekâsının dramatik kaçışıyla noktalanmadan önce, ABD’de görece ciddiye alınmamıştı. Hele ki Mahmud Ahmedinejad veya Ayetullah Ali Hamaney, İslam Cumhuriyeti’ni bir gece yarısı aniden komşu bir ülkeye kaçarak terk ettiğinde, Amerikan büyük basınının manşetlerini nasıl coşkulu bir sevinçle atacağı düşünülürse…

Fakat Fareed Zakaria’nın şu anki koşulları tarif ettiği deyimiyle “Amerika sonrası dünya”da, Amerikalıların çevrelerinde deprem etkisi yaratan olaylara önem verip vermemeleri artık pek fark etmiyor. Ama tiranlığa karşı başlayan isyanı, Tunus’un komşusu olan Arap ve Müslüman dünyanın yakından takip etmesi için çok daha fazla sebebi var.

Bin Ali’nin Tunus’tan kaçtığı an, İranlı blog yazarları ve Facebook meraklıları ülkenin ismini bir kelime oyunuyla slogan haline getirdiler (Farsçada “Tunus” argo tabirle “becerdiler” anlamına gelir). Tunuslular hızla tiranlığı devirirken, kendilerinin bunu neden başaramadıklarını tartışmaya başladılar.

Benzer çevresel koşullara sahip olsalar da, farklı ülkeler farklı seviyelerde sosyal hareket gücüne sahiptirler. İran’daki şaibeli başkanlık seçimine ve gaddarca baskı altına alınan kişisel özgürlüklere karşı düzenlenen toplu protestolar sırasında, Yeşil Hareket, İslam Cumhuriyeti’nin bile deneyimlemediği ölçüde yaygın ve derin bir tabana sahipti. Üç tabansal hareket olan emek, kadın ve öğrenci hareketleri şiddetli baskılamaya karşın mücadelelerine devam ediyorlar.

Eğer 2011 kışındaki Tunus isyanının ilhamı, 2009 yazındaki İran başkaldırısıysa, Tunus’taki demokratik isyanının başarısı İranlılar için 10 kat daha fazla ilham vericidir.

İslam Cumhuriyeti’nde muktedir olan teokrasi, askeri açıdan gergin ve ahlaken riskli bir taktikle, ABD ile işbirliğiyle alt edilebilir fakat bu Tunuslu öğrencilerin, iş örgütlerinin ve kadın hakları hareketlerinin İranlı yoldaşlarına verdikleri ilhamın önüne geçemez.

Ayrıca eğer İslam Cumhuriyeti halledilmesi gerekenleri sert ekonomik yaptırımlar ve nükleer projeleri geciktiren bilgisayar virüsleri olarak görüyorsa, Tunusluların başkaldırısı uyandırma zili olmalıdır. Çünkü gerçek problem, Tunus’u huşu ve hayranlık içinde izleyen halkın demokratik talepleridir.
Değişime duyulan bu açlığın sesleri, bölgeyi adeta yutan umutsuzluk politikalarının hüküm sürdüğü birçok ülkeden yükseliyor.

Son günlerde, Filistin’de bir grup öğrenci Hamas’ın hoşgörüsüz politikalarına, İsrail’in yıkıcı işgaline ve El-Fetih ile Birleşmiş Milletler arasında oynanan politik oyunlara karşı öfkelerini ortaya koyan bir açıklama yaptılar. “Burada, Gazze’de” diye başlayan açıklama, “biz hapsedilmekten, gözaltına alınmaktan, dövülmekten, işkence edilmekten, bombalanmaktan ve öldürülmekten korkuyoruz. Yaşamaktan korkuyoruz çünkü attığımız her adımı iyice düşünüp karar vermek zorundayız. Her yerde yasaklar var. Burada istediğimiz gibi hareket edemiyor, konuşamıyor, davranamıyor hatta düşünemiyoruz çünkü işgal esas beyinlerimizi ve yüreklerimizi ele geçirdi. Bu çok acı veriyor. Bizi hüsran ve öfkeyle sonsuza kadar ağlamaya mecbur ediyor” diye sonlanıyor.

Savaştan bitap düşmüş Afganistan’da bile, insanların özgür olma isteklerini ifade etmeleri engellenmiyor. Afganistan’daki İran Büyükelçiliği önünde yakın tarihte yapılan bir gösteriden sonra, İslam Cumhuriyeti, olaydan sorumlu olanların yakalanmalarını ve cezalandırılmalarını Afgan hükümetinden talep etti. Gösteri, petrol tankerlerinin İran-Afganistan sınırını geçmesine izin vermeyen İslam Cumhuriyeti’ni ve İran’daki Afgan mültecilere karşı uygulanan kötü muameleleri kınamak amaçlıydı. Afgan yetkililer ise İranlı meslektaşlarının talebine “Kabil, Tahran değildir” diyerek cevap verdi: “İnsanlar diledikleri her konuda protesto gösterileri düzenleyebilirler.” Afganistan’ın açıklamasının ardından, kısa bir süre içinde, İranlı muhaliflerin internet siteleri ve Facebook sayfaları haberi takdirleriyle bildirdiler.

Bahsettiklerim, biri bölgedeki müttefikleriyle birlikte ABD’nin baş düşmanı (İran), biri ABD’nin sabık müttefiki (Tunus) ve diğer ikisi, savaştan yorgun düşmüş veya askeri işgal altında (Afganistan ve Filistin) olan bu dört ülke…

Özgürlük için isyan dalgasının yayıldığı bu ülkeleri, en son hileli bir seçim geçiren Mısır’la ve Fas’tan Suudi Arabistan’a birçok benzerleriyle karşılaştırın. Bu ülkelerde de yükselen özgürlük dalgası artık baskılanamaz görünüyor.

Suriye’den Mısır’a, Yemen’e Arap liderleri benzer başkaldırıların kendi ülkelerinde de vuku bulacağı hususunda endişeliler. Çoğu gözlemci, “Arap demokrasisinin baharı”nın nihayet yaklaşıp yaklaşmadığını merak ediyor. Bu sefer, özgürlük ekseni ulusal, etnik ve hatta dini kimlikler tarafından kırılmıyor. Genç ve bıkkın bir nüfus, ABD’nin kendilerine destek verip vermediğine bakmaksızın, rejimleri alaşağı edecektir.

Ekonomi çarklarının işlememesi, şiddetli sosyal karışıklık, temel siyasi hatalar ve statükonun her yere nüfuz eden kültürel yabancılaşması, bu toplumların temellerini sarsacak ve bölgenin jeopolitiğini yeniden şekillendirecektir.

Satış yaptığı arabasına el konulunca Tunuslu genç seyyar satıcı Muhammed Bouazizi’nin ümitsizce kendini yakması, Ben Ali’yi deviren eylemler silsilesini harekete geçirdi. Şimdi ise Kuzey Afrika’ya ilham vermekte. Bu, bölgeye yayılmış olan umutsuzluğun açık bir göstergesi. Bugün vahşi bir teokrasi düzeni İranlılara göz açtırmayabilir veya başka bir gün, ABD dış siyaseti, yozlaşmış müttefiklerinin insan hakları ihlallerine ses çıkarmayabilir fakat değişim dalgası, kendinde gizli mantığıyla galip gelecektir.

Başkan Barack Obama, Tunus’taki demokratik değişimi hemen alkışladı, fakat ben onun yerinde olsaydım, Amerikan ideallerinin ve isteklerinin ruhuna sahip olmayan gaddar hükümdarların yanında olamayacağımı göstermek için kendi halkından kaçacak olan bir sonraki Arap veya Müslüman diktatörü beklemezdim.

19 Ocak 2011 tarihli yazının İngilizce aslı için: http://edition.cnn.com/2011/OPINION/01/19/dabashi.tunisia.revolt/
*Hamid Dabashi, “İran: Ketlenmiş Halk” (Metis, 2008) kitabının yazarı ve Columbia Üniversitesi İran Araştırmaları ve Karşılaştırmalı Edebiyatı Hagop Kevorkyan profesörü. Yirmiyi aşkın kitabından son yayınladığı "Iran, the Green Movement and the U.S.: The Fox and the Paradox" (Zed Books, 2010).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder