Bu Blogda Ara

Yasemin Devrimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yasemin Devrimi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Şubat 2011 Pazartesi

Sidi Bouzid İzlenimleri II

Tunus Devrimi nasıl başladı?
Yasmine Ryan*

Sidi Bouzid sakinleri, isyanlarını sessizliğe gömmek için uygulanan ağır sansür ve polis baskısının üstesinden geldiler. Medyanın karartmasının delinmesinde emeği olan, Muhammed Bouazizi’nin akrabalarından Rüşdi Horchani, bu durumu “bir elde taş, bir elde cep telefonu” diye tanımlıyor.

26 yaşındaki Muhammed’in intihar ettiği günden başkanın ülkeyi terk ettiği güne kadar, aile üyeleri ve arkadaşları, Sidi Bouzid’te neler olup bittiğini uluslararası medyayla paylaşmak için sosyal medyayı kullandılar.

Medya karartmasını yıkmak
Bir protesto eylemi olarak, kendini ateşe veren ilk Tunuslu Muhammed Bouazizi değil. Medyanın pek önemsemediği bu tür olaylardan sadece birinin kahramanı olan Abdüsselam Trimech, 2010 yılının 3 Mart’ında, Monastır’da seyyar satıcılık yapmasını engelleyen bürokrasiyle karşılaştıktan sonra kendini ateşe vermişti.

Ağustos’ta da Sidi Bouzid’tekine benzer bir şekilde Libya sınırındaki Ben Guardance kasabasında, protesto gösterileri olmuştu ve polisle göstericiler arasında çatışmalar yaşanmıştı.

Sidi Bouzid’te yaşananlarla aralarındaki temel fark ise, bu sefer göstericilerin kasabalarında neler olduğunu dünyaya aktarmak için verdikleri mücadele ve bu konudaki başarıları… Horchani’nin dediği gibi, “Burada iki yıl boyunca protestolar düzenleyebilirdik ama videolar olmasaydı kimse bizi ciddiye almazdı”.

17 Aralık’ta, Horchani ve Muhammed’in kuzeni Ali Bouazizi, Muhammed’in annesi önderliğinde, belediye binası önünde düzenlenen barışçıl protestonun videosunu internette paylaştılar. Aynı günün akşamı, bu video, El Cezire Mübaşir** tarafından yayınlandı. Arap dünyasından internete düşen videoları tarayan El Cezire’nin yeni medya ekibi de, bu videoyu Facebook’ta yayınlanması için seçti. Tam aksine, Tunus basını ise büyüyen isyanlara, Nessma TV, 29 Aralık’ta bu sessizliği bozana değin itibar etmedi. Sokağa çıkan aktivistlerin dışında çoğu Tunuslu, Zeynel Abidin Bin Ali’nin son saatlerine kadar, Facebook’ta videoyu yayınlamaya ve hatta “like” etmeye bile cesaret edemedi. Ocak ayının ortasına kadar, sessiz çoğunluk protesto haberlerini internet üzerinden aktif olarak paylaşmasa bile, Dünya İnternet İstatistikleri’ne göre, nüfusunun üçte biri olan 3,6 milyon internet kullanıcısıyla Afrika kıtasının en çok internet kullanımına sahip ülkelerinden biri olan Tunus, isyanla ilgili haberleri, aktivistlerin yoğun çabası sayesinde sosyal medyadan izleyebildi. Başkaldırı sırasında, protestocular da Facebook üzerinden birbirleriyle iletişim kurdular. Çoğu video paylaşım sitelerinin aksine Facebook, Tunus’un internet sansür listesi içinde değildi. İnternet kullanmayanlar da, protestoları, uydudaki haber kanalları El Cezire, France 24 ve rakiplerinden geri kalmayan Al Arabiya’dan takip ettiler. Twitter’daki etiketlemeler, isyanın nasıl yerelden ulusala uzandığının öyküsünü anlatıyor: #bouazizi, önce #sidibouzid sonra da #tunus halini almış.

Medya savaşları şiddete dönüşüyor
Bölgedeki Tunus otoriteleri, video akışını engellemek için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. 3 Ocak’ta, bir dizi internet aktivisti, sistematik ve hükümet tarafından organize edilmiş, online muhalefeti devre dışı bırakmayı amaçlayan phishing*** operasyonunun mağduru oldular. 7 Ocak’ta, blog yazarları, internet aktivistleri ve YouTube üzerinden hükümeti eleştiren bir şarkı yayınlayan rap şarkıcısı tutuklandılar.

Onları susturmaya yönelik bu girişimlere rağmen, insanlar internette videolarını yayınlamak için ellerinden geleni yaptılar. Videolarına misilleme olarak bir polis tokadıyla, Ali Bouazizi’nin bir gözü hâlâ mor…

Mahkeme salonundan Facebook’a
Muhammed Bouazizi’nin intiharının görgü tanığı avukat Cafer Salhi, başkomisere, sokaktaki öfkeyi dindirmek için genç adamın ailesiyle görüşmesi gerektiğini söylemiş: “Ona [başkomiser]’eğer onları [Bouazizi’nin ailesi] içeri almazsanız, bu ülke yanacak’ dedim ama cahilce ve küstahça reddetti.”

Yetkililerin sorumluluk almamalarının yarattığı hüsranla Salhi, protesto gösterilerinde çok aktif olmuş. Avukat, gösterileri organize etmek ve arkadaşlarını davet etmek için Facebook’u kullanmış. Bu yüzden, Tunuslu yetkililerin phishing operasyonunda hedef aldığı internet aktivistlerinden biri olmuş. Facebook hesabını ele geçirmişler fakat Salhi kolayca başka bir hesap açmış.

Protestocular organize oluyor
Sidi Bouzid’de patlayan protestolar, gerçekten spontane gelişti.  Yine de, gösteriler, katılanların kararlılıkları, bir parça çok yönlülük ve organizasyonla ortaya çıktı.

Tunus Genel İşçi Sendikası’nın (UGTT) Sidi Bouzid Şubesi, isyanların ilk gününden beri işin içinde. Sendikanın merkez yönetimi, siyasi bağımsızlıktan yoksun görünürken, taşra temsilcileri, cesur katılımlarıyla öne çıktılar. Kasabadaki lisenin fizik hocası Affi Fethi, bu durumu “Protestocuların arkalarındaki en büyük itici güç, bölgede çok güçlü olan sendikaydı” diye açıklıyor. Fethi’ye göre, polis, çevre kasabalardaki gösterilerde, aralarında Menzel Bouziane ve Ragıb’ın da içinde bulunduğu göstericileri öldürünce, bölgesel gösteriler, tüm Tunus’a yayıldı. Bu devrimin yapılmasında en çok yardımı olan kişinin Bin Ali’nin kendisi olduğunu söyleyen Fethi, “Neden polislere plastik mermi kullandırtmadı?” diye soruyor.

Bu yazı için röportaj yapılan herkes, hiçbir muhalif partinin – Bin Ali yönetiminde faaliyet gösteren bağımsız siyasi partiler de dâhil -  ilk protestolara katılmadığı ve hatta manevi destek bile vermediği konusunda hemfikirdi. Buna rağmen, bazı muhalif hareketlerin üyeleri, bireysel olarak gösterilerde aktif rol oynadılar (örneğin, Ali Bouazizi, İlerici Demokratik Parti üyesi).

Uzaktan siyasi tiyatro izlemek
Öğrenciler, öğretmenler, işsizler ve avukatlar, işkence ve hapis tehditlerine karşın, Sidi Bouzid ve komşu kasabalardaki güçlere katıldılar. Öğrenci Nacer Beyaou, isyanın özgürlük ve istihdam için olduğunu söylüyor. Sidi Bouzid halkının, bölgelerinin ihmal edilmiş olduğunu hissettiğini ve “rezil bir mahrumiyet” çektiklerini de ekliyor. Buna rağmen, şu anda da, siyasi hareketlenme başkente doğru kayıyor ve taşrada yaşayan çoğu insan, kendi bölgelerinin bir kez daha göz ardı edileceğinden korkuyor: “Bizi tamamen unutuyorlar. Sidi Bouzid’den tek bir yönetici bile yok.”

Sidi Bouzid sakinleri, fakirlik ve aşağılanma hissinin bir araya gelişinin, kendilerini isyana teşvik ettiklerini söylüyorlar. Konuştuğumuz bir adamsa durumu, “30 yaşındayım ama her gün, babamdan bir dinar [70 sent] istiyorum” diye ifade ediyor.

Çoğu insanın hissettiği belirsizlik duygusunu, siyasi görüşlerini açıklamakta çok açık sözlü olan ama ismini vermek istemeyen bir kişi, “ya Bin Ali geri dönerse” diyerek ortaya koyuyor. “Şimdi, başkent Tunus’taki politikacılar, görevi devraldılar. Bu, arkana yaslanıp tiyatro izlemek gibi…” diye de ekliyor.

Bin Ali’nin ülkeden kaçışıyla oluşan aşırı mutluluk havası hızlı tükenmiş. Burası için esas sorun, “yeni” Tunus’un, Sidi Bouzid’e somut siyasi ve ekonomik kazanımlar getirip getirmeyeceği…

26 Ocak 2011 tarihli yazının İngilizce aslı için: http://english.aljazeera.net/indepth/features/2011/01/2011126121815985483.html
*Gazeteci. Ayrıntılı bilgi için: http://www.yasmine.org.nz/.
**2005 yılında El Cezire tarafından kurulan yorumsuz ve düzenlemesiz yayın yapan TV kanalı.
***İngilizce şifre [password] ve balık tutma [fishing] anlamına gelen kelimelerin birleşiminden oluşan, internet üzerinde karşı tarafın kimliğini ele geçirme yoluyla gerçekleştirilen bir dolandırıcılık türü. 

Sidi Bouzid İzlenimleri I için tıklayınız.

31 Ocak 2011 Pazartesi

Sidi Bouzid İzlenimleri I

Bir sokak satıcısının trajik hayatı
Yasmine Ryan*

Yetkililerin, insan haklarını pek de gözetmedikleri bir ülkede, ailesinin geçimini sağlamak için meyve-sebze satmaya çalışan genç bir adamı aşağılamak olağanüstü bir durum değildir. Oysa Muhammed Bouazizi yanıcı maddeyi vücuduna boca etti ve belediye binasının önünde kendini ateşe verdi. Onun bu protestosu, Başkan Zeynel Abidin Bin Ali’nin 23 yıllık iktidarının yıkılışıyla sonlanacak bir devrimin ilk kıvılcımı oldu.

Yerel polis yetkilileri, Bouazizi’yle çocukluğundan beri uğraşırlarmış. Ailesi için, kendi kayıplarının böyle politik sonuçlar doğurması, teselli kaynağı olmuş. “Muhammed’in ölümü boşa değil” diyor annesi Menobia Bouazizi ve ekliyor: “Muhammed, devrimin anahtarı oldu.”

Basit ve sıkıntılı hayat
Muhammed Bouazizi, pazarda taze ürünler satarak ailesini geçindirmeye başladığında, daha 10 yaşındaymış. Liseyi bitirme sınavına girecek kadar sürdürmüş ama mezun olamamış (Birçok haber kaynağının bildirdiğinin aksine, üniversiteye hiç gitmemiş).

Babası, Bouazizi üç yaşındayken ölmüş. Abisi ise aileden uzakta, Sfax’ta yaşıyor. Annesi tekrar evlenmiş fakat ikinci kocası da sağlık sorunlarından dolayı düzenli bir iş bulamamış.

Annesi “Paramız olmadığından, okumak gibi bir beklentisi olmadı” diyor. Muhammed 19 yaşına geldiğinde, beş kardeşinin okul masraflarını karşılayabilmek için okulu bırakarak tam zamanlı çalışmaya başlamış.

Kız kardeşlerinden biri olan Samya Bouazizi, “Bir kız kardeşimiz üniversitedeydi ve masraflarını abimiz karşılardı. Ben de hâlâ öğrenciyim ve bana da o para verirdi” diyor.

Ardı ardına iş başvurularının yanı sıra, Muhammed orduya da başvurmuş fakat ordu tarafından da reddedilmiş. Ailesi onun eline baktığından, pazarda satıcılık yapmaktan başka seçeneği pek yokmuş.

Herkesin hem fikir olduğu nokta, Ocak ayının başında, 26 yaşında ölen Muhammed’in dürüst ve çalışkan bir genç olduğu. Her gün, tahta seyyar tezgâhıyla hale gider ve tezgâhını meyve-sebzeyle doldururmuş. Sonrada iki kilometreden fazla yürüyerek pazar yerine gidermiş.

Polisin kötü muamelesi
Neredeyse her gün, polis memurlarının zorbalıklarına maruz kalmış. Bouazizi’nin yakın bir arkadaşı, Hajlaoui Cafer, “Çocukluğundan bu yana, ona kötü davranırlar. Buna alışmıştı ama o gün, onu onuru kırılmış gördüm” diyor.

Kötü muamelenin birkaç çeşidi varmış. Çoğunlukla bu, pazar çevresinin çok iyi bildiği, küçük bürokratik tiranlık olarak kendini gösterirmiş. Polis, ya terazisine el koyuyor, ya da izinsiz tezgâh açmaktan dolayı ceza kesiyormuş. İntiharından altı ay önce, polis adresine 400 dinar ($ 280) ceza yollamış – iki aylık kazancına eşit. 17 Aralık günü, bu taciz artık genç adama çok gelmiş.     

O sabah, kötü muamele fiziksel bir hal almış. Pazara giden yolda bir polis memuresiyle karşılaşmış. Terazisini almak için geri dönmüş fakat Bouazizi teslim etmeyi reddetmiş. Küfürleşmişler, polis arkadaşlarının yardımıyla, memure Muhammed’e tokat atmış ve onu yere yatırmışlar. Ürünlerine ve terazisine el koymuşlar.
Herkesin ortasında aşağılanmasına rağmen, Bouazizi ürünlerini ve terazisini geri almak için müracaat etmeyi denemiş. Belediye binasına gitmiş ve bir yetkiliyle görüşmek istemiş. Yetkililerin toplantıda olduğu söylenerek reddedilmiş. Bir arkadaşının dediği gibi, “Duymaya alıştığımız yalanlardan…”

Son çare olarak protesto
Hiçbir yetkili mağduriyetini dinlemek istemeyince, genç adam tiner satın aldı, binanın önüne geri döndü ve kendini ateşe verdi. Muhammed’in annesine göre, oğlunun intiharı fakirlik sebebiyle değil, aşağılanmış olmaktan dolayı. “Bu, onun yüreğine işlemiş, onurunu zedelemiş” diyen annesi, intihar sebebi olarak polis zorbalığını işaret ediyor. Bunu takip eden isyanlar çok hızlı gelişti. Sidi Bouzid’ten Kasserin’e, Tala’ya, Menzel Bouzaiene’ye… Her yaştan, sınıftan ve meslekten Tunuslu devrime katıldı.

Fakat başlangıçta, haksızlıklara karşı öfke, yoğun şekilde kişiseldi. Cafer, “Devrimin gerçekten ilk kıvılcımı, Muhammed’in tanınan ve sevilen bir adam olması sayesinde çakıldı. O, fakir ailelere, bedava meyve ve sebze verirdi” diyor.

Bu gelişmeler, iki hafta sonra, Bin Ali’yi, Ben Arus’taki hastanede Muhammed Bouazizi’yi ziyarete kadar götürdü. Çoğu gözlemciye göre, Başkan’ın, sargılar içinde genç adama yukarıdan bakışını fotoğraflayan kare, Bin Ali’nin niyetlediğinden farklı yorumlandı.

Menobia Bouazizi, eski başkanın, oğlunu daha erken ziyaret etmeyerek yanlış yaptığını ve Bin Ali’nin, ailesine ulaştığında, oğlunun ve Bin Ali’nin başkanlığının kurtulması için çok geç olduğunu söylüyor. Daha sonra, Başkan, Bouazizi’nin ailesini konutunda ağırladı fakat Menobia Bouazizi’ye göre bu toplantı boşaydı: “Başkanlık sarayına davet çok geç geldi. Eminiz ki, Başkan bu daveti, devrimi engellemeye çalışmak için yaptı. Ben oraya bir anne ve bir vatandaş olarak, oğlum için adalet aramaya gittim. Başkan, oğlumun kurtulması için her şeyi yapacağını söyledi, hatta tedavi için Fransa’ya göndereceğini de söyledi. Ama bu sözlerini hiçbir zaman yerine getirmedi.”

Bulaşıcı isyan
Fakat 4 Ocak’ta Menobia Bouazizi’nin oğlu yanıkları yüzünden öldüğünde, isyan dalgası çoktan Tunus’u sarmıştı. Bu yüzden, Muhammed’i, intiharı öncesi zor duruma düşüren polis memuresi Fedya Hamdi kasabadan çoktan kaçmıştı. Rapor aldığı için işe gelmediği söylense de, nerede olduğu hâlâ kesin olarak bilinmiyor.

Bu arada, bir devrime yol açan genç adamın bedeni, Sidi Bouzid’in dışındaki basit bir kasaba mezarlığında, etrafı zeytin, çiçek açmış badem ağaçlarıyla ve kaktüslerle çevrili biçimde gömülü. Ailesi onu çok özlüyor.

Sidi Bouzid kasabasındaki mütevazi evleri ziyaretçilerle özellikle gazetecilerle dolup taşıyor. Gazetecilerin kasabayı olaylar başlayınca keşfettikleri de ayrı bir gerçek.

Muhammed’in 16 yaşındaki utangaç kız kardeşi, “O, çok sıcaktı. O gittikten sonra ruhsuz bedenler gibiyiz” diyor. Muhammed’in kendini ateşe verdiği noktanın birkaç metre ötesinde konuşurken, İlerici Demokratik Parti’nin (PDP) üyesi Mahmud Ghozlani, “Onu şehit olarak kabul ediyoruz” diye noktalıyor konuşmasını.

Muhalif bir aktivistle, Sidi Bouzid sokaklarında, böyle bir röportajın, Bouazizi’nin isyana ilham verdiği günden önce yapılamayacağı, dört haftadaki ilerlemenin kanıtı adeta.
    
20 Ocak 2011 tarihli yazının İngilizce aslı için: http://english.aljazeera.net/indepth/features/2011/01/201111684242518839.html.
*Gazeteci. Ayrıntılı bilgi için: http://www.yasmine.org.nz/. 


Sidi Bouzid İzlenimleri II için tıklayınız.