Bu Blogda Ara

31 Ocak 2011 Pazartesi

Sidi Bouzid İzlenimleri I

Bir sokak satıcısının trajik hayatı
Yasmine Ryan*

Yetkililerin, insan haklarını pek de gözetmedikleri bir ülkede, ailesinin geçimini sağlamak için meyve-sebze satmaya çalışan genç bir adamı aşağılamak olağanüstü bir durum değildir. Oysa Muhammed Bouazizi yanıcı maddeyi vücuduna boca etti ve belediye binasının önünde kendini ateşe verdi. Onun bu protestosu, Başkan Zeynel Abidin Bin Ali’nin 23 yıllık iktidarının yıkılışıyla sonlanacak bir devrimin ilk kıvılcımı oldu.

Yerel polis yetkilileri, Bouazizi’yle çocukluğundan beri uğraşırlarmış. Ailesi için, kendi kayıplarının böyle politik sonuçlar doğurması, teselli kaynağı olmuş. “Muhammed’in ölümü boşa değil” diyor annesi Menobia Bouazizi ve ekliyor: “Muhammed, devrimin anahtarı oldu.”

Basit ve sıkıntılı hayat
Muhammed Bouazizi, pazarda taze ürünler satarak ailesini geçindirmeye başladığında, daha 10 yaşındaymış. Liseyi bitirme sınavına girecek kadar sürdürmüş ama mezun olamamış (Birçok haber kaynağının bildirdiğinin aksine, üniversiteye hiç gitmemiş).

Babası, Bouazizi üç yaşındayken ölmüş. Abisi ise aileden uzakta, Sfax’ta yaşıyor. Annesi tekrar evlenmiş fakat ikinci kocası da sağlık sorunlarından dolayı düzenli bir iş bulamamış.

Annesi “Paramız olmadığından, okumak gibi bir beklentisi olmadı” diyor. Muhammed 19 yaşına geldiğinde, beş kardeşinin okul masraflarını karşılayabilmek için okulu bırakarak tam zamanlı çalışmaya başlamış.

Kız kardeşlerinden biri olan Samya Bouazizi, “Bir kız kardeşimiz üniversitedeydi ve masraflarını abimiz karşılardı. Ben de hâlâ öğrenciyim ve bana da o para verirdi” diyor.

Ardı ardına iş başvurularının yanı sıra, Muhammed orduya da başvurmuş fakat ordu tarafından da reddedilmiş. Ailesi onun eline baktığından, pazarda satıcılık yapmaktan başka seçeneği pek yokmuş.

Herkesin hem fikir olduğu nokta, Ocak ayının başında, 26 yaşında ölen Muhammed’in dürüst ve çalışkan bir genç olduğu. Her gün, tahta seyyar tezgâhıyla hale gider ve tezgâhını meyve-sebzeyle doldururmuş. Sonrada iki kilometreden fazla yürüyerek pazar yerine gidermiş.

Polisin kötü muamelesi
Neredeyse her gün, polis memurlarının zorbalıklarına maruz kalmış. Bouazizi’nin yakın bir arkadaşı, Hajlaoui Cafer, “Çocukluğundan bu yana, ona kötü davranırlar. Buna alışmıştı ama o gün, onu onuru kırılmış gördüm” diyor.

Kötü muamelenin birkaç çeşidi varmış. Çoğunlukla bu, pazar çevresinin çok iyi bildiği, küçük bürokratik tiranlık olarak kendini gösterirmiş. Polis, ya terazisine el koyuyor, ya da izinsiz tezgâh açmaktan dolayı ceza kesiyormuş. İntiharından altı ay önce, polis adresine 400 dinar ($ 280) ceza yollamış – iki aylık kazancına eşit. 17 Aralık günü, bu taciz artık genç adama çok gelmiş.     

O sabah, kötü muamele fiziksel bir hal almış. Pazara giden yolda bir polis memuresiyle karşılaşmış. Terazisini almak için geri dönmüş fakat Bouazizi teslim etmeyi reddetmiş. Küfürleşmişler, polis arkadaşlarının yardımıyla, memure Muhammed’e tokat atmış ve onu yere yatırmışlar. Ürünlerine ve terazisine el koymuşlar.
Herkesin ortasında aşağılanmasına rağmen, Bouazizi ürünlerini ve terazisini geri almak için müracaat etmeyi denemiş. Belediye binasına gitmiş ve bir yetkiliyle görüşmek istemiş. Yetkililerin toplantıda olduğu söylenerek reddedilmiş. Bir arkadaşının dediği gibi, “Duymaya alıştığımız yalanlardan…”

Son çare olarak protesto
Hiçbir yetkili mağduriyetini dinlemek istemeyince, genç adam tiner satın aldı, binanın önüne geri döndü ve kendini ateşe verdi. Muhammed’in annesine göre, oğlunun intiharı fakirlik sebebiyle değil, aşağılanmış olmaktan dolayı. “Bu, onun yüreğine işlemiş, onurunu zedelemiş” diyen annesi, intihar sebebi olarak polis zorbalığını işaret ediyor. Bunu takip eden isyanlar çok hızlı gelişti. Sidi Bouzid’ten Kasserin’e, Tala’ya, Menzel Bouzaiene’ye… Her yaştan, sınıftan ve meslekten Tunuslu devrime katıldı.

Fakat başlangıçta, haksızlıklara karşı öfke, yoğun şekilde kişiseldi. Cafer, “Devrimin gerçekten ilk kıvılcımı, Muhammed’in tanınan ve sevilen bir adam olması sayesinde çakıldı. O, fakir ailelere, bedava meyve ve sebze verirdi” diyor.

Bu gelişmeler, iki hafta sonra, Bin Ali’yi, Ben Arus’taki hastanede Muhammed Bouazizi’yi ziyarete kadar götürdü. Çoğu gözlemciye göre, Başkan’ın, sargılar içinde genç adama yukarıdan bakışını fotoğraflayan kare, Bin Ali’nin niyetlediğinden farklı yorumlandı.

Menobia Bouazizi, eski başkanın, oğlunu daha erken ziyaret etmeyerek yanlış yaptığını ve Bin Ali’nin, ailesine ulaştığında, oğlunun ve Bin Ali’nin başkanlığının kurtulması için çok geç olduğunu söylüyor. Daha sonra, Başkan, Bouazizi’nin ailesini konutunda ağırladı fakat Menobia Bouazizi’ye göre bu toplantı boşaydı: “Başkanlık sarayına davet çok geç geldi. Eminiz ki, Başkan bu daveti, devrimi engellemeye çalışmak için yaptı. Ben oraya bir anne ve bir vatandaş olarak, oğlum için adalet aramaya gittim. Başkan, oğlumun kurtulması için her şeyi yapacağını söyledi, hatta tedavi için Fransa’ya göndereceğini de söyledi. Ama bu sözlerini hiçbir zaman yerine getirmedi.”

Bulaşıcı isyan
Fakat 4 Ocak’ta Menobia Bouazizi’nin oğlu yanıkları yüzünden öldüğünde, isyan dalgası çoktan Tunus’u sarmıştı. Bu yüzden, Muhammed’i, intiharı öncesi zor duruma düşüren polis memuresi Fedya Hamdi kasabadan çoktan kaçmıştı. Rapor aldığı için işe gelmediği söylense de, nerede olduğu hâlâ kesin olarak bilinmiyor.

Bu arada, bir devrime yol açan genç adamın bedeni, Sidi Bouzid’in dışındaki basit bir kasaba mezarlığında, etrafı zeytin, çiçek açmış badem ağaçlarıyla ve kaktüslerle çevrili biçimde gömülü. Ailesi onu çok özlüyor.

Sidi Bouzid kasabasındaki mütevazi evleri ziyaretçilerle özellikle gazetecilerle dolup taşıyor. Gazetecilerin kasabayı olaylar başlayınca keşfettikleri de ayrı bir gerçek.

Muhammed’in 16 yaşındaki utangaç kız kardeşi, “O, çok sıcaktı. O gittikten sonra ruhsuz bedenler gibiyiz” diyor. Muhammed’in kendini ateşe verdiği noktanın birkaç metre ötesinde konuşurken, İlerici Demokratik Parti’nin (PDP) üyesi Mahmud Ghozlani, “Onu şehit olarak kabul ediyoruz” diye noktalıyor konuşmasını.

Muhalif bir aktivistle, Sidi Bouzid sokaklarında, böyle bir röportajın, Bouazizi’nin isyana ilham verdiği günden önce yapılamayacağı, dört haftadaki ilerlemenin kanıtı adeta.
    
20 Ocak 2011 tarihli yazının İngilizce aslı için: http://english.aljazeera.net/indepth/features/2011/01/201111684242518839.html.
*Gazeteci. Ayrıntılı bilgi için: http://www.yasmine.org.nz/. 


Sidi Bouzid İzlenimleri II için tıklayınız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder